Hikayenizi yazmazsanız...

Hikayenizi yazmazsanız...

Milyonlarca bilgiye kolayca ulaşılabildiğimiz bu çağda, bilgi güvenliği öne çıkmaktadır. Genellikle üniversite öğretim üyeleri çalıştıkları alanlarda en güvenilir bilgiye sahip olan kişilerdir. Örneğin bir tıp fakültesi öğretim üyesini düşünürsek doçent, profesör olması için araştırmalar ve yayınlar yapması gerekir. Tıp öğrencileri için hazırladığı dersleri, baktığı hastalardan öğrendiklerini düşünürsek sürekli olarak bilgilerini yenilemek durumundadır.

Güvenilir medya çalışanları da genellikle bu işin farkındalar ve uzman görüşü olarak öğretim üyelerine başvurmaktadırlar.

Buraya kadar her şey güzel de aksayan şey nedir?


Problem şurada, öğretim üyeleri uzmanı oldukları alanlarda medyaya görüş beyan etmekten çekinmektedirler. Çalıştıkları kurumun yönetimiyle ilgili beyanlar, kişileri suçlayıcı demeçler elbette yapılmaması gereken açıklamalardır. Örneğin şişmanlıkla ilgili bir haber yapacak medya mensubunun tıp fakültesindeki bu konuda çalışan endokrinoloji uzmanı hocadan uzman görüşü alması kadar doğal bir şey yoktur.

Sorun nasıl çözülür?

Yapılması gereken üniversite idarecilerinin öğretim üyelerini çalıştıkları alanlarda halkı aydınlatmak amacıyla demeçler vermeleri için yüreklendirmesi gerekir.

Bir Afrika atasözü şöyle diyor: Aslanlar kendi hikâyelerini yazmadıkça, avcıların hikâyelerini dinlemek zorundayız.
Konumuza bu sözü uyarlarsak; öğretim üyeleri demeç vermezlerse, biz daha çok “şarlatanların” demeçlerini dinleriz.

Hikâye deyince aklıma geldi. Bir daha hatırlatayım.

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesinin düzenlediği Her Hastalık Bir Hikayedir yarışmasına
www.herhastalikbirhikayedir.com  web adresinden katılabilirsiniz.

Son Katılım tarihi: 01 Şubat 2012

Yazar Yazıları Haberleri