Nilüfer Zontul Aktaş
1971 yılında Malatya Darende’de doğdu.
Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği Bölümünü bitirdi. 24 yıldır Malatya’da sınıf öğretmenliği yapmakta.
Vuslat TV’de haftalık edebiyat sanat programı hazırlayıp sundu. Bir çok internet ve yerel gazete de köşe yazarlığı yapmaktadır. Sanatsal ve kültürel dergilerde şiir ve denemeleri yayınlanmakta olup söz ve bestesi kendisine ait iki çocuk şarkısı da bulunmaktadır.
‘Kırmızı Hayatın Rengi Olsun / Ölümün Değil’ adlı projesi barış sevgi adına çocuklarda bir algı oluşturma hedefiyle sınırları aşmış bulunmaktadır.
Yazar; Evli ve dört çocuk annesidir
Hilkate değmiş bir yokluk sonra varlık. Hilkate değmiş bir karanlık sonra aydınlık… Gece gündüz oynardı sanki âdem! doğanın kucağında, tıpkı onun gibi. Bazen de huzuru için yapardı bunu, mutmain olmak için. Yakardı tüm ışıkları!...
Martın bahar kokulu, biraz da serin ahvalini hissederek Malatya'dan çıktık yola. Akşamın ufukta oynaşan ışıkları gülümserken yüzüme gideceğim beldenin heyecanı sarmıştı tüm bedenimi. Çermik ikinci kez, kitap davetiyle yol aldığım...
"Birkaç yıl önce Dedem Korkut olurda Ninem Korkut olmaz mı " demişti kıymetli eğitimci yazar Mustafa Uçurum Dünya bizim 'de yazdığı yazıda. An gelip o şehre Ninem korkut olarak gideceğim aklıma gelmezdi." Masal Tokat -Kitap Tokat "projelerini...
Tatile girmek; şu süreçte, akraba eş dost ziyaretlerimize de vesile olmuştu. Annemin, yakınlarım olan hanımların olduğu yemek ortamından dönüyordum. Kırmızı ışıkta durduğum da arabanın sarsıldığını hissettim. Araçtan kaynaklı bir...
Bilsem ki yüzünüz sevgiyle parlayacak Gökten yıldızları indiririm avuçlarınıza Bilsem ki üşümeyecek o sıcacık elleriniz Doruklardan kızaklar yapardım şehirlerin ortasına Bilsem ki sırtında taşıyacak yeryüzü sizi Dağlardan binekler...
Dostların varlığıyla mesrur olduğum güzel şehir Kayseri'm. K'ay'seri ; seri seri ay da desem yerinde olur, adında geçtiği gibi. Işık sunan şehir. Malatya sıcağından bunaldığım vakitte Kayseri(n) olması duası ile çıktım...
Zaman elbette bizleri daha güçlü, etkin kılmak için farklı fikirlere, çalışmalara yelken açtırıyor. Dönüp 80 li yıllara baktığımda kendi lise yıllarıma bu tür çalışmalar belki rüya gibi gelirdi. yazarlık okullarından, atölyelerinden...
Hep eski ramazanlara özlemle giriş yaparız yeni ramazanlarda. Komşularla yapılan yemekleri, hazırlanan iftariyelikleri, dağıtılan sadakaları, yapılan ziyaretleri anarız. Teravihlerin tadı, camilerin neşesi derken bu özlem yüreklerimizin bağını...
Martın bahar kokulu, biraz da serin ahvalini hissederek Malatya 'dan çıktık yola. Sabahın ışıkları gülümser iken yüzüme ilk kez gideceğim bir beldenin heyecanı sarmıştı tüm bedenimi. Bilsam sosyal araştırmalar koordinatörü Murat...
Duyduğumda çok şaşırdım bir o kadar da gururlandım. Ailesini Malatya merkezde bırakıp Pütürge ilçemizde hizmet veren doktor Emre Bey merkeze gelebiliyor olmasına rağmen gelmemiş. Hafta sonu bazen de hafta ortası gelip gidiyor şehre. 14 Mart...
Uçsuz bucaksız deryalara, çiçekli kırlara benzettim onları. Elazığ Bilgem Koleji ev sahiplerinden, kıymetli yavrularından bahsediyorum. İsim ve mekan ruhlara ancak böyle yansıyabilirdi. Genişçe bir alanda ellerinde çiçeklerle bekleyen çocuklar...
Davası olan fikri olan, zikri olan taş üstüne taş koyma çabası olan nesiller inşa etmek zorunda olduğumuzu her fırsatta dile getirdim. Getiriyorum. Şu an ki gençliği seviyorum. Araştıran, planlayan, düşünen, çok ciddi çalışmalar ortaya...
Kanatsız Kuşlar Kelimelerin arasına uzun boşluklar koyarım çocuk… Ben yazdığım zaman üç noktalar da çok olur. Kelimeler boğulmasın isterim. Bunları söyleyen, anlatan çoktur da! Duygu bulamıyorum her yazılanda… Kalın duvarlar gibi,...
Karneye dair yazacaklarım, bir eğitimci olarak belki biraz nostalji değerinde.. Her karne verişte karne de ki değişim sürecini hisseder, hep gözlemlerim. Önce bizim zamanımızdaki karneler gelir aklıma. Kalın karton dokulu ve öğretmenimizin...
Biz başka bakardık öte diyarlara Yolları gül kokardı Ayaklar bilmezdi çamur taş toprak Özlemdi o şehirlerin adı İsimleri canla yazılırdı / canla Anla… Ey Kudüs… Duvarlarına dokunan nice güzel gönle şahidim. Sokaklarını adımlayıp...
‘'Vazgeçilen; Rabbin rızası içinse, hicrettir'' Bayram yaklaşır iken, dinimizin gerekliliği olan bayramlaşma, ziyaretler, ikramlardan vazgeçmeme sorumluluğunu hatırlatarak, giriş yapmak istiyorum yazıma. Gerektiğinde...
Usanmadan yaz kış okula giden çocuklar. Anneler için kolaylık mı bilmiyorum ama ben acıyorum her gün rutin evinden çıkan çocuklara, tatilde bile. Her ev bir okul değil miydi oysa! . Çocukluğumu hatırlıyorum. Ne hoş zamanlarıydı ömrümün....
Renginde gizli insan Ve unutma yavrucuğum, Herkes rengini yaşar Aydınlığın rengi /iç rengindi senin Karanlıkta öyle ... Sözleriyle başlamak ruhumuzdan döküleceklere tercüman olur'' diye düşünüyorum. Doğuşuyla dünyaya şeref...
Kurulmuş saatlerin yanılgısındayım Tüm vakitler ahde vefayı gösterirken ... Yüreğimle yazdığım nice mektuptan birinin yazıya dökülmüş halidir bu satırlar… Şiirler de yazdım sana, aydınlık resmine bakıp ve içinde...
İnsan kalabilme ölçüsüdür iyilik merhamet… Ve hayatı anlamlı kılandır bu. Yaşamak ki/ asıl olan rıza-i ilahi doğrultusunda. Lakin biz ölüme dokunduk önce. Parmak uçlarımız sarhoş/ biz sessiziz… Minicik yavrucakları düşündükçe,...
Yürümesi zorlaşmış, kulağı az duyan, kalbi tansiyonu olan öğretmenlerimin yorulmaması gerek... Sağlığını, ruhunu dinleyeceği, tartacağı günler ekmek davasında olmamalı ve üzerindeki olumsuz durumlardan dolayı eline gelen genç nesli...
Küçükken de mektup yazardım size. Ve siz severdiniz ellerimi… Nasılsınız iyi misiniz, soruma hep şükrederek cevap verdiniz. Yine aynı...
Bir şehri yaşanır kılan havası, suyu, güvenliği, ihtiyaçlarını karşılayabilme oranıdır. Her biri şüphesiz insan sağlığı huzuru için kaçınılmaz gereksinimlerdir. Bunlar ayrı ayrı bir yazı konusudur elbet. Lakin ben burada Malatya'mıza...
Bir esintidir bayram; gönülleri bir kılan... Kokusu bambaşkadır. Tabiatın tüm gözeleri gark olur rahmete. Gönülleri ışıtmak için gelir, dehlizlere yol bulmak için… İçi dışı arındırmak/ ağartmak için… Kurban kesmek ve kurban olabilmek...
Vakit gülümsüyordu Kendini kaybetmeyene ... Duyarlılığı hep en üst düzeyde gösteren milletim zaten yıllarca; yurdu olmayana, sürgün olmuşa, savaşta aciz kalana, kaçana göçene bile yer yurt açmıştır. Nice yardım kampanyaları ile nice...
Gözlerimizin arasına kurulmuştu pusu Rabbin yardımı idi bu! Ne akıl bilir bunu ne usu ... Yüreğimizin, bedenimizin, sevdalarımızın imtihan edileceği 15 Temmuz ile başlayan süreç… Hatta artık hak batıl mücadelesinin bu kadar somut!(sopa,...
Çocuksu sevinçleri ağırlamalı büyükler Dünyanın hüznü buluşacak büyüdükçe Şen gülücükler biriktirmeli çocuklar Bayramlar Hediyeler Şekerlemeler... Yeni elbisesinin cebinde Büyüdüğünde hüznüne şifa olacak Çocukluk biriktirmeli......
şiirsiz mevsimler düşer sonra yağmursuz güzler ölümlü düşler... adımlar yürütmez o vakit... yıkamaz ömrünü gök delinse de... yakamaz seni hiçbir çınkı hiçbir kor... şimdi tüm güneşler Yusuf'un kuyusunda tüm yağmurlar Nuh'un...
Ve demeli insan Suçlamaktan vazgeçerek 'ben nefsime zulmettim ' ... Zamanın çarkı içinde ahde vefayı unutan insan yaşamını anlamlı kılacak şeylerden birer birer uzaklaşıyor. Mutluluğu zor gündemlere yükleyerek kendine yürüme,...
Ucuna gitmek kayma ihtimali demektir belki de düşmek! Uçlar bağlanmaz ise korkuluksuz ise ve de! İtilen, düşülen geri dönüşü olmayan yarlardır. Ölüme neden olurlar veya yaralarlar… Bu yaraların sarılması mümkün olmayabilir / ya da çok...
Malatya Büyükşehir Belediyesi bünyesinde yürüttüğümüz' Kırmızı hayatın rengi olsun ölümün değil ‘projemiz anlamlı bir etkinliğe daha imza attı. Hacı İbrahim Işık İlkokulu öğrencileri ‘çocuklar ölmesin' yazılı...
Hikmetli bir söz duyarsak, nükteli veya hicveden, ‘Arif olun' derdi dedem. Birçok farkındalık oluşmuştur bu sayede hayatımızda. Arif olmayı hatırlattı ilimize gelen değerli yazar Fahri Tuna da. Çalışkan naif bir ruha sahip o. Kendini...
Masumiyetin adı çocuk, Yüzlerindeki berraklıktan, Gözlerindeki ışıktan kırpıp kırpıp maske yapıyorum kendime… Çirkinlere batmamak için çabalayan bedenlerimize, Bir tutam şefkat, bir tutam sevgi ve sadakat sürebilsin diye… GAZ LAMBASI...
Denizli en izli günlerini yaşadı şiire dair. Geçtiğimiz hafta katıldığım Denizli Yarenler Şöleni Programı ile şairleri üstatları ağırlamaktan mutluluk duydu. Denizli Büyükşehir belediyesi ve Kent Şairler Topluluğu organizasyonu ile...
Çiçek! toprağı sevmek için sebepti. Çayır çimen, ağaç, meyve, yemiş… Sebepti ay, bulut gökkuşağı mavi, yıldız gökyüzünü sevmeye… Bir süs ile bir nizam İntizam içinde sebepler zinciri… Sebep idi bir anne ile çocuğun kan bağı!...
S(ev)gi… S(ev)… Ev… Hepsi sevginin içinde barınan sözcükler… Ve en çok da ev ile özdeşleştirdiğim sözcüktürs(ev)gi… Bir eylemse sevgi! Yüreğin, bedenin en çok huzur bulduğu idiyse bu en önce evde yerleşmeliydi. Toplumun hücresi...
Acının yüzü fotoğrafı görülse de, daima medyada! İçimizin fotoğrafını sadece biz çekebiliriz. Herkesin merhamet ve vicdan duyguları eşdeğer değildir çünkü. Aynı yerden yırtılmaz hiçbir bez, aynı yerden tırnaklanmaz acı. Her oylumda...
21 yıl önce anneliğe adım attığımda o denli uykularımın, yemeklerimin bölüneceğini hatta dirençsizlikten verem teşhisi konacağını bilmiyordum… Lakin anneliğin bölünmek olduğunu hep dinledim öğrendim. Yıllarca bölündüm. Önceliği...
İşlemeli cevizden yapılı çeyiz sandığını ara ara açardı annem. Dört gözle beklediğim anlardan biriydi o anlar bayram misali. Üzerindeki bir deste misali yataklar indikten sonra, süslü anahtarın dönmesiyle ağır ağır açılan kapakla...
Bir avuç tebessüm koydum yanaklarına Alnındaki çatık kaş çizgisi, silinsin diye... Bir avuç tebessüm koydum gözlerine Işıltısı hayata yansısın diye... Bir avuç tebessüm koydum ellerine Dokunduğun omuzlara şifa olsun diye... Bir avuç...
Bir Hıra muhatabı olmak gerekti... Rabbin dur dediklerine 'dur' diyebilmek için. Bir inzivaya bir itikâfa geçiş ve gönül özüne... Özgürlüklere kanat açıp ayrıştırırken birikmiş kabukları! BÜRÜNMELİ idi... Gün değmemiş...
Her insan oruç tutabilir "Bu şifrelerle yaratılmıştır insanoğlu. Gideceği yeri bilen A B C vitamini, vücudu kuvvetlendiren mineraller vitaminler bu şifrenin düzeni. Ve o şifreyle yol alış istikametiyle vücudu tazim etmektedirler Nereden bilirler...
Ah yollar, şehirleri birbirine bağlarken nice yürekleri de bağlar ya da ayırır. Arabamın camından izlerken uçsuz bucaksız âlemi, kuşça bir yürek kıpırtısı ile yol alıyordum, nice yürekleri gönlüme ekleyeceğimden habersiz. Şiire kadının...
Ben senin getirdiğin nizamı hayatıma yayarak her gün anmaya çalışıyorum seni Her gün senin sevgin! bir gün beş gün değil Her gün düşünüp yokluyorum nefsimi şiddete öfkeye gıybete dur deyişini Her gün ya Rasulullah… Ve sonra Mazlumun...
Sağlam duvarlar beklemiyorum sizden kurşun geçirmeyen... Çok şey de istemiyorum Sıkıştırmayın kuyruklarını kapılarda kuyruklu yıldızların Ve ayın gülümsemesini almayın çehrelerden... Sararsın ama! bozarmasın güneş... Ve yetişsin...
ÇANAKKALE'DEN BİR CÜZ İLE ... Gölgelerinde gül yetişmiş Yolcuları kokluyorum şimdi İçime çeke çeke Ah Çanakkale! Parmak uçlarım kan Toprağın göğsünde uyur mu ki can Baharın kalbini Kınalı parmaklarımla eşelerken Çiçekler…...
Belki de tüm beyazların intikamı idi Üşüten kar Siyahı geri vermeyen ağaran saçlar Beyaz kefen … Kırdıklarımızın haddi hesabı yoktu döktüklerimizin ve de… Bu kan olunca da! Tüm beyazlar küsüyordu belki… Vermiyordu geri! Ruhundaki...
Biz insanı kadın ve erkek olmak üzere iki cinsten yarattık diyordu Allah. Dünyanın düzeni, imarı için kadın ve erkeğin birbirine ihtiyacı vardı. Birbirinin yerine geçmesi sıkıntı doğurabilecekti lakin birbirlerine destek olmalarını dilemişti...
Bak yavrucağım; Büyük hayaller kurmalı insan Uzun rüyalar görmeli.. Zihnin şahlanışlarıyla gülümseyebilecek dünya … Yüksek zekâ, erdem ve şahsiyet sahibi insanlar ben merkezli ve sadece bir ömürlük yaşamazlar. Onların hayalleri vardır...
Kısa bir çizgi kadar olsa da hayat; Kısa çizginin görevine üzülürdüm hep, parça okumalarımda. Bir sözcüğü bölüp alt satıra indirmek o sözcüğün, hayatına, sevdalarına, yollarına vurulmuş, ayrılık nedamet diye düşünürdüm ve...
Ne de çabuk yorulur insan ne de çabuk bıkar. Kendine verdiği hükümler idamlık noktasındadır. Acımaz kendine farkında olmadan… Ne çok ister, ne çok kıyar kendine de istedikçe… Kanâât ruhu tenden alıp aslî olgunluğa çıkaran yegâne...
Bu yazıyı feministlik duygularına sahip biri olarak değil, Allah rızası için kaleme aldım… Taraflı değilim. Sahiplik sınırından uzaklaşmak ve fıtrattan çıkışın doğurduğu sonuçları yazmak istedim… hepsi bu… Bir kız evlat olarak...
Renklere/ öze varmadan bulaşanlar sadece! ellerini ve elbiselerini kirlettiler ... Çizerken parmaklar, doğadan bir parçaydı! bir parça çizerdi sonra parmaklar doğadan… resme bakıyordu g/özleri ince ince… Boyuyordu maviye göğü, boyuyordu...
Suyun sessizliğini dalgalar bozmaz mirim Onların şarkısı o... Attığın t a ş t ı r ritmi bozan ... Ne hoştur denizin kıyısına oturup dalgaların oynaşmasını izlemek ve de dinlemek… Kendi mahallinde ki huzuruna vakıf olmak DENİZİN. ve...
Evinizin genişliğini merak ettiğimden değil bu soru. Lakin hep düşünürüm. Allah tüm duygularımızı gönül hikâyelerimizi sığdırdığımız kalbimizi dört odacıklı yaratmış. Nasıl bir ev, nasıl bir beyt orası… Hangi odalarına neler...
mavi bir elbise biçemedik sana yavrucak göz bebeklerinde yıkık bir şehrin tablosu dünya ressamları böyle silinmeyen resimler çizerler ustaca! yavrucak... sen inanır mısın bilmem gözlerimin arkasında talan olmuş bir yeşil var öndeki aykırı...
Bir cuş-û hurûşsa bayram Avuçlarımız şeker kokmalıydı tutmalıydı çocuklar ellerimizi bakmalıydılar gözlerimize... çiçekleri koklar gibi koklamalıydık sonra onları... En sevdikleri şekerleri yemeliydiler damaklarını vura vura... sevgi...
Hilkate değmiş bir yokluk sonra varlık. Hilkate değmiş bir karanlık sonra aydınlık… Gece gündüz oynardı sanki âdem! doğanın kucağında tıpkı onun gibi. Bazen de huzuru için yapardı bunu, mutmain olmak için. Yakardı tüm ışıkları!...
Mavilere uçuşlar olmalı insan hayatında… Ruhunda akışkanlık hissetmediği zamanlar! Mavinin fluya kaydığı vakitlerde… Yeniden canlandırmaya çalışmalı maviyi! yani hayatın rengini…''Akan su pislik tutmaz'' diyen ataların...
Sadece kağıda nakşolmuş olan mı okunurdu acep… Okunmayı bekleyen nice nice şeyler yok muydu? Kağıtların kalemlerin sırrına vakıf olmuş okuyanlar yok muydu? Vardı işte! Belki ciltlere bile dokunmadan. en sessiz ruhlarla okurlardı onlar…...
Kelamın kalbine sirayet eden Kalbin kAleminden çıkan esrarlı sözlerdir … Yazılmayı arzulayan sözcükler imbikten sızar gibi sızardı kalp hanesinden… Ne siz ona ne de o size engel olabilirdi o an geldiğinde… Aşığın maşukuna akma hissiyatıyla...
Beni soracak olursan Yaralıyım… Yağmur dinliyorum bu aralar Neşet Ertaş dinliyorum Beethoven … Ve bazen de Farid Farjad Engin Noyan'dan esma'ül hüsna yayılıyor Şimdi de iliklerime… Çocuk sesleri dinliyorum bir de Hıçkırık karışmamış...
Biraz hassasım sanırım biraz da sitemkar belki.. Kadınlar..Ah kadınlar.. Asli değerini peygamberin tarif ettiği şefkati bulamamış kadınlar.. Güzelliği zerafeti adına birçok değeri kaybettirilmiş kadınlar.. Bir eş/ bir baba/ bir oğul/ yakınındaki...
Satırlara ekilen kara tohumlardı onlar Eşsizdi… Büyütüp d/ermeliydi insan.. Ve satır aralarındaki beyazlık Pür/nur kılmalıydı gönlü… Okunmalıydı … Vakte mağlup olmuş Ruhun haz emriyle coşanlar! Kara perdelerin salınışında Işıkları...
Karneye dair yazacaklarım, bir eğitimci olarak belki biraz nostalji değerinde.. Her karne verişte karne de ki değişim sürecini hisseder, hep gözlemlerim. Önce bizim zamanımızdaki karneler gelir aklıma. Kalın karton dokulu ve öğretmenimizin...
Kar yağdı usul usul Sözün bağrına Dosta kelam ağır Yakıcı gelmiş… Dil denilen dev ki Sözü kuşanmış Sırça sarayları Yıkıp da geçmiş… Söz ki vezir etmiş Hakkın katında Söz ki rezil etmiş Gönül tahtında… Lisanın gülleri...
Yağmur sonrasında Kan emmiş toprak kokusunu.. İstemiyorum! Talan edilmiş gelinciklerin Kara gözlerinden süzülen Beyaz gözyaşını… İstemiyorum K/ar'da çamura belenmiş ayak izlerini... Ve Ekinlerin güneş sızdıran al yanaklarına gece...
Dalında bir tomurcuktu..Annesinin gölgesinde gonca oldu.. İlahi kader ki annesinin yaprakları döküldü,toprak oldu.Eğildi yanındaki gül dalına; -Ben,dedi.Yarın gül olacağım.. -Evet,dedi gül dalı..Farkediyorum büyüdüğünü.. Devam etti....
Kaynağından çıkan su gibiydi AŞK! Hani su yol alır /derinlerden Kayalardan taşlardan kumlardan geçerek nefes alır ya topraktan.. Ve Aşk işte.. Özden yukarılara çıktıkça Ve İndikçe /içeriden içerilere… Temizleyen temizlenen Su gibi…...