2021 Yılında Özgürlük ve Hukuk Hakkında-1

Uğur Acar (Malatya Gerçek Haber)

İnsanın varlığını ifade etmenin olanakları ne kadar artarsa ve çeşitlenirse, insanlığın özgürlük yolundaki yürüyüşü de o denli başarılı kabul edilir. Demek ki özgürlük amacına yürüyen insanın en temel ihtiyacı, varlığını ifade etmektir.

İnsana ilişkin özgürlük kavramı sınırsızlığı anlatır; toplumsal ve doğal yaşam ise sınırlar yarattığından, özgürlük ezeli ve ebedi bir sorunsal olarak tanımlanır.

İnsan için özgürlük, düşünsel bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü yaşarken özgür olduğumuzu düşünmek ve hissetmek isteriz. Eğer özgürlüğümüzü hissedemiyorsak özgür yaşadığımıza nasıl karar verebiliriz? Özgürlüğümüzü hissedemediğimizde, nasıl yaşarsak yaşayalım tek fark ettiğimiz, tutsaklık olacaktır.

Demek ki özgürlük aslında nesnel bir durumu anlatmaz. Tam aksine, bir bilinç durumudur. Özgürlüğün bir bilinç durumu olması, onun, içinde bulunduğumuz maddi koşullardan tamamen bağımsız bir kategori olduğu anlamına asla gelmez. Bir bilinç durumu olan özgürlük elbette ki somut yaşama bağlı olarak hissedilebilir.

Bu nedenle, insanlığın asli yönelimine baktığımızda, maddi koşullara etki ederek daha fazla özgür olma çabasını görmekteyiz. Bu çaba, tarih boyunca özgürlüğü engelleyen koşullarla mücadele ederek veya bu koşulları aşarak, kendimizi özgürce ifade etmenin yollarını aramak şeklinde gelişmiştir. Bu arayış, bilinçteki özgürlüğü yaşamak için, gerekli dış koşulları oluşturma gayreti olarak biçimlenmiştir.

Bunun için kimileri özgürlüğü, nesnel nitelikli olan doğal ve sosyal yasallıkların farkına varılması olarak tanımlamıştır. Bu bağlamda toplumcu düzen teorileri geliştirilmiştir. Tamamen farklı noktalarda olan kimileri, özgürlüğü “bırakınız yapsınlar” önermesi içinde görmüş; liberal toplum teorilerine yönelmiştir. Din içinde özgürlüğü arayanlar, mutlak bir iradeye olan inancı özgürleşmenin biricik yolu olarak kabul etmiş; din esaslı bireysel yaşam ve/veya toplum modellerini benimsemiştir. Kimileri ise bütün maddi ve ruhsal bağlardan kurtulmayı özgürlük olarak anlamış ve iktidardan arınmış yaşam örnekleri aramıştır. Geliştirilen birçok model yaşam alanında iç içe girmiş ve karmaşık toplumsal yapılar oluşmuştur.

Tüm farklı yollara ve biçimlere rağmen iki kesin sonuç kaçınılmaz olmaktadır: İnsanlığın özgürlüğe ulaşma arayışı ve buna karşılık mutlak özgürlüğe ulaşmanın imkânsızlığı. Bu gerçeğe rağmen İnsanlık bir bütün olarak özgürlük yolunda büyük adımlar atmıştır. Ama özgürlük, ne kadar yakınlaşılırsa o kadar uzaklaşılan bir amaç olma özelliğini hep korumuştur. Bu yüzdendir ki İnsanlık, özgürlük yolundaki yürüyüşünün başarısını amaca ne kadar yaklaştığına göre değil, kendisini ne kadar ve ne düzeyde ifade ettiğine göre ölçmektedir. İnsanın varlığını ifade etmenin olanakları ne kadar artarsa ve çeşitlenirse, insanlığın özgürlük yolundaki yürüyüşü de o denli başarılı kabul edilir. Demek ki özgürlük amacına yürüyen insanın en temel ihtiyacı, varlığını ifade etmektir.

Evet, ifade etmek; ihtiyacımız budur. Sadece düşündüğümüzü değil, bireysel ve toplumsal varoluşumuzu özgürce ifade etmek, bu yolla özgürlük idealine yönelmek, varlık sebebimizdir.

Dolayısıyla, eylem alanlarımızı düzenleyen hukukun idesi/amacı, çoğunlukla kabul edildiği üzere adalet ve/veya eşitlik değil, özgürlük olmalıdır. Bununla birlikte, bireysel olarak aynı yönelimde bulunan insanların, özgürlük idealine dönük eylemlerinin yaratacağı “çatışmalar sorunu”nun nasıl çözüleceği de hukukun alanına girmektedir.

Diğer bir deyişle hukuk, karmaşık toplum yapısı içerisinde yer alan her bireyin ve (sosyal, kültürel, politik, dinsel, etnik, vb) her grubun ifade özgürlüğünü etkin olarak kullanmasını güvence altına almalıdır. Ancak hukuk, bu çetrefil soruna çözüm bulmaya çalışırken hem düzen ve güven ilkelerine göre normlar koyabilmeli, hem de özgürlük yönelimine zarar vermemelidir. Özgürlük yönelimine zarar vermemek, “ifade özgürlüğünü düzen ve güven için sınırlamamak” demektir.

İşte bu noktada bir paradokstan söz edilebilir. O da hukukun, ifade özgürlüğünü sınırlamadan nasıl bir düzen ve güven sağlayacağıdır. Ancak bu, görünürdeki bir çelişkidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi